Kahvaltının ardından Londra Gezimize devam ediyoruz. Turumuza Londra'nın kalbinde, Westminster Abbey ile başlıyoruz. Bu görkemli yapı, 1066 yılından beri İngiltere krallarının taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış tarihi bir kilisedir. Westminster Abbey'i dışarıdan gördükten sonra, hemen yanında bulunan Parlemanto binası görülecektir. Parlemanto binasının bir parçası olan resmi adıyla Elizabeth Kulesi olan Big Ben, Londra'nın en ikonik simgelerinden biridir. Sıradaki durağımız Buckingham Sarayı. Kraliyet ailesinin Londra'daki resmi ikametgahı olan bu saray, her gün binlerce ziyaretçiyi kendine çeker. Buckingham Sarayı'ndan kısa bir yürüyüşle Trafalgar Meydanı'na ulaşıyoruz. Meydanın merkezinde, Napolyon Savaşları'nda İngiltere'nin zaferini simgeleyen Nelson Sütunu yer alır. Trafalgar Meydanı sonrası, Thames Nehri boyunca yürüyüşümüze devam ediyoruz. Nehir kıyısında yer alan London Eye, Londra'nın panoramik manzarasını sunan devasa bir dönme dolaptır. 135 metre yüksekliğindeki London Eye, şehrin en önemli noktalarındandır. London Eye manzarasının ardından Londra'nın Chinatown bölgesi’ne hareket ediyoruz. Şehirdeki en renkli ve canlı bölgelerden biridir. Chinatown, geleneksel Çin tarzı kapıları, kırmızı fenerleri ve süslemeleriyle tanınır. Bu dekorasyonlar, bölgeye benzersiz bir atmosfer kazandırır. Chinatown’a oldukça yakın Piccadilly Circus’a hareket ediyoruz. Piccadilly Circus, devasa elektronik reklam panolarıyla ünlüdür. Ayrıca meydanın merkezinde, resmi adı "Shaftesbury Memorial Fountain" olan ancak yaygın olarak Eros Heykeli olarak bilinen heykel bulunur. Londra’nın en ünlü alışveriş caddesi ve aynı zamanda şehrin kalbinin attığı yerlerden biri olan Oxford Street’e geçiyoruz. Her gün binlerce insanın gelip geçtiği bu cadde, sürekli bir hareketlilik içindedir ve tüm lüks markaların mağazalarını bulabilirsiniz. Ayrıca, caddenin çevresinde birçok restoran, kafe ve sokak yemeği tezgahı bulunmaktadır. Oxford Street’e oldukça yakın çeşitli etnik kökenlerden gelen insanların yaşadığı ve çalıştığı bu bölge, Londra’nın en kozmopolit ve enerjik yerlerinden biri olan Soho’ya geçiyoruz. Soho’ya adım attığınızda, dar sokaklar, tarihi binalar ve arnavut kaldırımlı yollar sizi karşılar. Bölge, 17. yüzyıldan beri yerleşim alanı olarak kullanılmaktadır ve uzun yıllar boyunca farklı kültürlerin buluşma noktası olmuştur. Bugün, Soho, Londra’nın en hareketli gece hayatına sahip bölgelerinden biri olarak bilinir. Londra’nın en büyük ve en ünlü parklarından biri olarak, şehrin tam ortasında yer alır ve adeta Londralıların nefes alabildiği yeşil bir vaha gibi olan Hyde Park’a geçiyoruz. 350 hektarlık bu devasa alan, tarih boyunca pek çok önemli olaya tanıklık etmiş ve günümüzde de hem yerel halk hem de ziyaretçiler için popüler bir buluşma noktası haline gelmiştir. Hyde Park gezimizin ardından serbest zaman, dileyen misafirlerimiz bu serbest zamanı alışveriş veya British Museum’u gezerek değerlendirebilirler. British Museum, Londra'da girişin ücretsiz olduğu müzeler arasında yer alır. Ziyaretçiler, bu müzeye ücretsiz olarak girebilir ve dünyanın en önemli sanat eserleri ve tarihi koleksiyonlarını keşfedebilirler. Müzelerde içerideki yoğunluğa göre girişlere izin verildiğinden öncesinden sitesinden rezervasyon yapmanız tavsiyedir, sırt çantalı olarak girişler kabul edilmemektedir. Thames Nehri üzerinde tekne ile yapılacak tur ile tarihi Londra'yı farklı bir açıdan görme imkânı yakalayacaksınız.
Rehberimizin belirlediği lokasyon ve saatte buluşarak otelimize dönüyoruz ve dinlenmek için serbest zaman.